– dünden devam –
İkibin kişiden ibâret olan Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin ordusu, otuzbin kişilik müttefik orduyla karşılaşınca, düşmanın çokluğundan bir an kararsızlığa düşüp geri dönmek istediler. Fakat Selâhaddîn-i Eyyûbî, ordusuna hitaben, “Asker evlâtlarım! Ölmek, Allaha kavuşmak demektir. Dînimizi müdâfaa ederken şehîd olanların doğru Cennete gireceğini biliyorsunuz. Eğer bizler rahatımızı düşünseydik, burada değil, hanımlarımızın, çocuklarımızın yanında olurduk. Düşmanın az veya çok olması bizi yolumuzdan alıkoymaz. Kaçmak zilletine katlanmaktansa, şehîd olmayı hanginiz arzu etmezsiniz? Allahın yardımı bizimledir. Cenâb-ı Hak dînine hizmet edenlere zafer va’dediyor” diyerek şahlanan atını ileri sürdü. Bu sözleri heyecanla dinleyen asker, yerlerinden ok gibi fırlayıp düşmana saldırdılar. Kendilerinden onbeş misli fazla olan düşmana, kalblerinde coşan îmân, dillerinde Allah Allah sesleri ile fırtına gibi daldılar. Haçlı kralı, Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin ve ordusunun sür’ati ve mehâreti karşısında şaşırdı. Askerinin kırılmakta olduğunu gören kral, Sultan Nûreddîn yine memleketimize saldırır bahânesiyle, selâmeti kaçmakta buldu. Selâhaddîn-i Eyyûbî ise, bunların şaşkınlığından istifâde edip askeriyle Nil nehrini yüzerek geçti ve Mısırlıların elinde bulunan İskenderiye şehrini zaptetti.
– devamı var –