Bu dünyâ ni’metleri geçicidir ve aldatıcıdır. Bugün senin ise, yarın başkasınındır. Âhıretde ele girecekler ise sonsuzdur ve dünyâda iken kazanılır. Bu birkaç günlük hayât, eğer dünyâ ve âhıretin en kıymetli insanı olan, Muhammed aleyhisselâma tâbi’ olarak geçirilirse, seâdet-i ebediyye, sonsuz necât, kurtuluş umulur. Yoksa Ona tâbi’ olmadıkça, herşey, hiçdir. Ona uymadıkça, her yapılan hayr, iyilik, burada kalır, âhıretde ele birşey geçmez.)
Birinci cild, 41.ci mektûbunda buyuruyor ki, (Muhammed Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, mahbûb-i Rabbil’âlemîndir. Ya’nî Allahü teâlânın sevgilisidir. Her şeyin en iyisi, sevgiliye verilir.)
Seyyid Abdülhakîm-i Arvâsî hazretleri “kuddise sirruh” buyurdu ki: (Her Peygamber, kendi zamânında, kendi mekânında, kendi kavminin hepsinden, her bakımdan üstündür. Muhammed “aleyhisselâm” ise, her zamânda, her memleketde, ya’nî dünyâ yaratıldığı günden, kıyâmet kopuncaya kadar, gelmiş ve gelecek, bütün varlıkların, her bakımdan en üstünüdür. Hiç kimse, hiçbir bakımdan Onun üstünde değildir. Bu, güç birşey değildir. Dilediğini yapan, her istediğini yaratan, Onu böyle yaratmışdır. Hiçbir insanın Onu medh edecek gücü yokdur. Hiçbir insanın, Onu tenkîd edecek iktidârı yokdur). Allahü teâlânın, (Sen olmasaydın, gökleri yaratmazdım!) buyurduğu, (Ma’rifetnâme) önsözünde ve (Mevâhib-i ledünniyye)nin 6.cı ve 13.cü ve (Envâr-ı Muhammediyye)nin 13.cü ve 15.ci sahîfelerinde yazılıdır. İmâm-ı Rabbânînin (Mektûbât)ının üçüncü cildindeki, 122.ci ve 124.cü mektûblarında da yazılıdır.