Yüksek ahlâk sâhibi idi. Ondaki bu hâlleri görenler ve bilenler kendisine zamânın büyük velîsi Hacı Bayram hazretlerine gitmesini tavsiye ettiler. Bu tavsiyelere uyan ve tasavvuf yolunda yükselmek isteyen Akşemseddîn hazretleri müderrislik görevini bırakarak, Ankara’ya geldi. Rastladığı bir kimseye Hacı Bayram-ı Velî’yi nerede bulabileceğini sordu. O da karşı sokakta yanında iki talebesiyle gezen bir zâtı göstererek;
“İşte şu gördüğün, dükkan dükkan gezerek para toplayan kişi Hacı Bayram’dır.” dedi.
Akşemseddîn hazretlerinin yüzü buruştu kalbi sıkıntıyla doldu. Demek meşhur velî Hacı Bayram dükkan dükkan para topluyor, buralara kadar kendimi boşuna yormuşum diyerek oradan uzaklaştı ve meşhur velî Şeyh Zeynüddîn-i Hâfî hazretlerine talebe olmak gâyesiyle Haleb’e doğru yola çıktı. Günlerce yol alan Akşemseddîn Haleb’e bir konak mesâfeye geldiğinde bir hana indi. Sabah, elleri yüzünde, korku, şaşkınlık ve dehşet içerisinde uyandı. Hâlâ gördüğü rüyânın etkisi altındaydı. Sabah namazını edâ eden Akşemseddîn Haleb yerine tekrar geri Ankara istikâmetine döndü. Oysa Haleb’e bir saat kalmıştı. Onu geri döndüren, Akşemseddîn hazretleri ile ilgili bir rüyâ idi ve hep bu rüyanın tesiri ile yürüyordu. Rüyâsında boynuna takılan bir zincir Hacı Bayram’ın elindeydi. Akşemseddîn, Haleb’e gitmek istedikçe Hacı Bayram zinciri çekiyordu. Tam boğulmak üzere iken uyanmıştı. Rüyâ, tâbiri gerektirmeyecek kadar açıktı.
Akşemseddîn hızla Hacı Bayram’a gelirken; “Ne yaptım ben” diyerek kendi kendine söyleniyordu. Ankara’ya gelip, Hacı Bayram-ı Velî’nin dergâhına ulaşınca, onun talebeleriyle tarlada çalıştığını öğrendi. Hemen oraya koştu, fakat Hâcı Bayram hiç iltifat etmedi. Akşemseddîn, diğer talebeler gibi tarlada çalıştı. Yemek vakti gelince, Akşemseddîn’in yüzüne bakmadı. Hacı Bayram, hazırlanan yemeği talebelerine taksim etti, artığını da köpeklerin çanağına döktürdü. Akşemseddîn, bir onlara bir de kendine bakarak, nefsine; “Sen buna lâyıksın!” diyerek, köpeklerin önüne konan yemekten yemeye başladı. Hacı Bayram-ı Velî, onun bu tevâzusuna dayanamayarak; “Köse, kalbimize girdin, gel yanıma!” diyerek gönlünü alıp sofrasına oturttu. Sonra; “Zincirle zorla gelen misâfiri böyle ağırlarlar.” dedi. Akşemseddîn buna çok sevindi ve kendini onun irfan meclisine verdi.
“İşte şu gördüğün, dükkan dükkan gezerek para toplayan kişi Hacı Bayram’dır.” dedi.
Akşemseddîn hazretlerinin yüzü buruştu kalbi sıkıntıyla doldu. Demek meşhur velî Hacı Bayram dükkan dükkan para topluyor, buralara kadar kendimi boşuna yormuşum diyerek oradan uzaklaştı ve meşhur velî Şeyh Zeynüddîn-i Hâfî hazretlerine talebe olmak gâyesiyle Haleb’e doğru yola çıktı. Günlerce yol alan Akşemseddîn Haleb’e bir konak mesâfeye geldiğinde bir hana indi. Sabah, elleri yüzünde, korku, şaşkınlık ve dehşet içerisinde uyandı. Hâlâ gördüğü rüyânın etkisi altındaydı. Sabah namazını edâ eden Akşemseddîn Haleb yerine tekrar geri Ankara istikâmetine döndü. Oysa Haleb’e bir saat kalmıştı. Onu geri döndüren, Akşemseddîn hazretleri ile ilgili bir rüyâ idi ve hep bu rüyanın tesiri ile yürüyordu. Rüyâsında boynuna takılan bir zincir Hacı Bayram’ın elindeydi. Akşemseddîn, Haleb’e gitmek istedikçe Hacı Bayram zinciri çekiyordu. Tam boğulmak üzere iken uyanmıştı. Rüyâ, tâbiri gerektirmeyecek kadar açıktı.
Akşemseddîn hızla Hacı Bayram’a gelirken; “Ne yaptım ben” diyerek kendi kendine söyleniyordu. Ankara’ya gelip, Hacı Bayram-ı Velî’nin dergâhına ulaşınca, onun talebeleriyle tarlada çalıştığını öğrendi. Hemen oraya koştu, fakat Hâcı Bayram hiç iltifat etmedi. Akşemseddîn, diğer talebeler gibi tarlada çalıştı. Yemek vakti gelince, Akşemseddîn’in yüzüne bakmadı. Hacı Bayram, hazırlanan yemeği talebelerine taksim etti, artığını da köpeklerin çanağına döktürdü. Akşemseddîn, bir onlara bir de kendine bakarak, nefsine; “Sen buna lâyıksın!” diyerek, köpeklerin önüne konan yemekten yemeye başladı. Hacı Bayram-ı Velî, onun bu tevâzusuna dayanamayarak; “Köse, kalbimize girdin, gel yanıma!” diyerek gönlünü alıp sofrasına oturttu. Sonra; “Zincirle zorla gelen misâfiri böyle ağırlarlar.” dedi. Akşemseddîn buna çok sevindi ve kendini onun irfan meclisine verdi.
– devamı var –
Evliyalar Ansiklopedisi