(Tezkiret-ül-Evliyâ)da diyor ki, (Talebesinden bir kısmı sefere çıkarken, Ebül Hasen-i Harkânîye “rahmetullahi aleyh” gelip, yol uzundur ve çok korkuludur. Bize bir düâ öğret! Önümüze haydutlar çıkarsa onu okuyup kurtulalım dediler. Önünüze bir belâ çıkarsa, yâ Ebel-Hasen deyiniz buyurdu. Hocalarının bu cevâbı, çoğunun hoşuna gitmedi. Yolda, karşılarına eşkıyâ çıkdı. İçlerinden biri, yâ Ebel-Hasen dedi. O ve eşyâsı ve hayvanı görünmez oldu. Diğerlerinin mallarını haydutlar götürdüler. Eşkıyâ gidince, ona, sen nasıl kurtuldun dediler. Yâ Ebel-Hasen dedim. Yanıma gelmediler dedi. Geri döndüler. Biz yâ Allah dedik. Rabbimize yalvardık, soyulduk. Bu, yâ Ebel-Hasen dedi kurtuldu. Bunun sebebini bildirmesi için, hocalarına yalvardılar. Siz Allahü teâlâyı, harâm giren, harâm çıkan bir ağızla, çağırdınız. Bu ise, Ebül-Hasen ile tevessül eyledi. Allahü teâlâ, bunun sesini Ebül-Hasene duyurdu. Ebül-Hasen de, bunun halâs olması için düâ etdi. Düâsı kabûl oldu buyurdu). [Mâide sûresinin yirmiyedinci âyetinde meâlen, (Allahü teâlâ, ancak takvâ sâhiblerinin [ibâdetlerini, düâlarını] kabûl eder) buyuruldu. Hadîs-i kudsîde de, (Bir kulum bana yaklaşırsa, ona sesleri duyurur ve saklı şeyleri gösteririm) buyuruldu. Ma’
Âdil hükûmet me’mûrlarının, mazlûmların, sıkıntıda olanların, sâlihlerin, müsâfirin, oruclunun iftâr vaktindeki düâsı, anasına babasına itâ’at ve hizmet edenlerin ve ana babasının ve hocasının ve müslimânın arkasından yapılan düâ ve sabr eden hastanın düâsı ve mubârek zemânlarda ve mubârek yerlerde ve nemâzlardan sonra ve Peygamberimizin ve Evliyânın kabrleri yanında, onları vesîle ederek yapılan düâlar çabuk kabûl olunur.