Nefs-i emmâremizin ve sapıkların, mezhebsizlerin ve kâfirlerin tuzaklarına düşmemek için biricik ilâc, İlmihâl kitâblarını okumak, îmânı ve ibâdetleri doğru olarak bu kitâblardan öğrenmekdir. Müslimânlar, çocuklarını, Kur’ân hocasına göndermeli, Kur’ân-ı kerîm okumasını, nemâz kılmasını, îmânın, islâmın şartlarını, onlara muhakkak öğretmelidir. Nefs-i emmâre, burada da karşımıza çıkar. (Önce ekmek parası kazanmasını öğrensin. Onları sonra da öğrenir) diyerek aldatır. Çocuğunun müslimân olmasını istiyen, dünyâda ve âhıretde se’âdete kavuşmasını dileyen ana ve baba, nefsin ve insan şeytânlarının yalanlarına aldanmamalı, çocuklarını, elbette Kur’ân-ı kerîm hocasına göndermelidir. Mektebe başladıkdan sonra göndermek çok güç, hattâ imkânsız olur. Ağaç yaş iken bükülür. Kartlaşınca bükmeğe kalkılırsa, kırılır, zararlı olur. İslâm bilgileri verilmiyen çocuk, sapık veyâ kâfir olur. Ananın, babanın, sonra âh etmeleri, dizlerini dövmeleri, kendilerini ve çocuklarını Cehennemden kurtarmaz. Sevgili Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, bu pek acı hakîkati anlatmak için, (Helekel-müsevvifûn!) buyurdu. Bunun ma’nâsı, (Hayrlı işlerinizi hemen yapınız. Yarına bırakmayınız) demekdir. Hayrlı işlerin birincisi, en mühimmi, çoluk-çocuğuna islâmiyyeti öğretmekdir. Her müslimânın bu birinci vazîfeyi hemen yapması, yarına bırakmaması lâzımdır.