Alâüddîn-i Attâr hazretlerinin “kuddise sirruh” babası, Buhârâ’nın zengin eşrafından idi. Üç oğlu vardı. Bunlardan büyük oğullarının isimleri; Sehâbeddîn ve Hâce Mübârek’tir. Alâüddîn en küçükleri idi. Babası vefât edince, oğullarına çok fazla mal kaldı. Fakat Alâüddîn, mirastan hiç kabûl etmeyip, Şâh-ı Nakşibend Muhammed Behâeddîn-i Buhârî’ye talebe olmayı tercih etti. Huzûrlarına varıp hâlini arz etti ve talebeliğe kabûl buyurulmasını istirhâm eyledi. O da; “Bugün bir tepsi elma alıp, kardeşlerinin mahallesinde sat” buyurdu. Alâüddîn, soylu ve tanınmış bir aileye mensûp olmasına rağmen, kibirlenmeyerek, kardeşlerinin mahallesinde, hiç kimsenin sözlerine aldırış etmeden, o gün bağırarak elma sattı. Ertesi gün Şâh-ı Nakşibend’in huzûruna gelerek; “Emîrlerinizi yerine getirmeye çalıştım efendim” dedi. Behâeddîn-i Buhârî hazretleri; “Bugün de kardeşlerinin dükkânı önünde satacaksın” buyurdu. Alâüddîn; “Peki efendim!” diyerek, ağabeylerinin dükkânı önünde bağırarak elma satmaya başladı. Ağabeyleri yanına gelip; “Bizi elâleme rezîl etme, para lâzım ise, istediğin kadar verelim” dediler. Fakat o, ağabeylerinin sözlerine hiç aldırış etmeden satışa devam etti. Ağabeyleri, onun aldırış etmediğini görünce, bu defa da; “Dükkânımızın önünde bari satma” diye rica ettiler. Alâüddîn-i Attâr, bunların sözlerine yine aldırış etmiyerek, akşama kadar elma satmaya devam etti. Ertesi günü Behâeddîn-i Buhârî, onu talebeliğe kabûl buyurdu.
Emirlerinizi Yerine Getirmeye Çalıştım
