Hendek savaşında, Kureyşliler perîşan ve mağlûb oldular. Ebû Süfyân Kureyşden bir cemâ’at ile oturmuş konuşuyordu. Diyordu ki; içinizde kimse yok mudur. Fırsat kollayarak Muhammedden öcümüzü alsın. Çünki, Muhammed pazarlarda dolaşıyormuş ve yalnız başına sahrâlara gidiyormuş. Halkı dîne da’vet ile meşgûl olduğu için, kimsenin hâlinden haberi yokmuş. Ebû Süfyânın bu sözleri üzerine bir köylü, Ebû Süfyânın yanına gidip, eğer beni desteklersen bu işi ben yaparım. Yolları iyi bilirim ve gâyet keskin bir hançerim var, dedi. Ebû Süfyân ona yol azığını ve ne lâzımsa verdi. Aralarında bunu hiç kimseye söylememek üzere sözleşdiler. O köylü yola çıkıp, altı günde Medîneye ulaşdı. Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” nerede olduğunu sordu. Abdüleşhel kabîlesi tarafına gitdi, dediler. Adam devesini bağlayıp, yürüyerek o tarafa gitdi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, Eshâb-ı kirâmdan bir cemâ’at ile sohbet ediyordu. Uzakdan o köylünün geldiğini görünce, bu kimsenin kötü bir düşüncesi var! Fekat, Allahü teâlâ onu maksadına kavuşdurmaz, buyurdu. Köylü kimse yaklaşınca, Abdülmuttalibin oğlu nerede diye sordu. Resûlullah, Abdülmuttalibin oğlu benim, dedi. Bir haber söyleyecekmiş gibi Resûlullaha yaklaşmak istedi. Eshâb-ı kirâmdan Üseyyid bin Hudayr o kimseyi tutup çekdi ve uzak dur ey mel’ûn dedi. Eliyle belini yokladı. Kaftânının altında hançeri olduğunu gördü. Adamın Resûlullaha sû’i kasd için geldiği anlaşılınca, adam Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” ayaklarına kapanıp, beni bağışla diye yalvarmağa başladı. Resûlullah o kimseye doğruyu söyle, doğruyu söylemen menfe’atinedir. Yalan söyleme. Allahü teâlâ senin düşünceni bana bildirdi, buyurdu. Bunun üzerine adam emân diledi ve hâdiseyi aynen anlatdı. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” onu Üseyyid bin Hudayra “radıyallahü anh” teslîm etdi. Ertesi gün o kimseyi çağırdı ve Sana emân verdim. Dilediğin yere gidebilirsin. İstersen bundan dahâ iyi bir iş söyleyeyim, buyurdu. O köylü kimse o iş nedir, dedi. Allahü teâlânın bir olduğuna ve benim Onun Resûlü olduğuma şehâdet etmendir, buyurdu. O kimse, kelime-i şehâdet söyledikden sonra dedi ki: (Ben kimseden korkmaz, kılıçdan ve okdan sakınmazdım. Ne zemân ki Sizi gördüm, bilmem bana ne oldu da, aklım başımdan gitdi. Siz benim yapmak istediğim düşüncelerimi bildiniz. Hâlbuki Size bunu önceden kimse haber vermemişdi. Anladım ki Size bunları bildiren ve Sizi koruyan Rahmân olan Allahdır. Ebû Süfyânın tâifesi şeytânın tâifesidir). Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” onun bu sözlerine tebessüm etdi. O kimse bir kaç gün dahâ Medînede kaldı. Sonra müsâade alıp gitdi. Bir dahâ kendisinden haber alınamadı.
Sizi Koruyan, Rahmân olan Allahdır
