Zaman fırsatı, bir ganîmettir. Kişi sıhhatini ve boş vaktini kendine ganîmet bilmelidir. Öyle ise ömrünü faydasız şeylere harcaması lâyık değildir. Ömrün hepsinin Allahü teâlânın rızâsının olduğu şeylere sarf edilmesi daha lâyıktır. Beş vakit namazı cemâatle kılmalı; teheccüd, gece namazını terk etmemeli, seher vakitlerinde istiğfâra, tövbeye devâm etmelidir. Tavşan uykusu gibi uyuyarak, ibâdetlerden geri kalmamalı, dünyâ nîmetlerinin lezzetine aldanmamalıdır. Ölüm ve âhiret hallerini anıp göz önünde bulundurmalıdır. Hattâ vakitlerin devamlı olarak Allahü teâlânın ismini anarak geçirilmesi vâciptir. Parlak olan İslâm dînine uygun olan her şey alış-veriş de olsa, kişinin yaptığı ameller zikir sayılır. Öyle ise yapılan bütün işlerin zikir olması için bütün davranışlarda İslâmiyetin hükümlerine uyulması gerekir. Çünkü zikir gafleti kovmaktan ibârettir. Bütün fiillerde Allahü teâlânın emirlerine ve yasaklarına riâyet edildiğinde gafletin etkisinden kurtuluş mümkün olup, Allahü teâlâya devamlı zikrin sevâbı hâsıl olur.
Hülâsâ; Allahü teâlânın yoluna tâlib olan kimsenin dünyâdan yüz çevirip, kalbi ile âhiret işine yönelmesi, zarûret mikdârı dünyâ işleriyle uğraşması diğer bütün vakitlerini âhiret işlerine safretmesi gerekir.”