KURU AĞAÇTAN HURMA
“İbni Tîhâ” adında vardı ki bir sahâbî,
Resûlullah, bu zâtın ziyâretine gitti.
Resûlullah, bu zâtın ziyâretine gitti.
Hazreti İbni Tîhâ, o Resûl’ü görünce,
Kapıldı birdenbire bir neş’e ve sevince.
Kapıldı birdenbire bir neş’e ve sevince.
Dedi: (Hak teâlâya olsun ki çok şükürler,
Resûlullah gelerek, bize şeref verdiler.
Resûlullah gelerek, bize şeref verdiler.
Ve lâkin ne yazık ki, Ona ikrâm edecek,
Şu anda evimizde, yoktur hiç bir yiyecek.)
Şu anda evimizde, yoktur hiç bir yiyecek.)
Böyle çok üzülürken ev sâhibi o zaman,
Resûlullah, bahçede “bir ağaç” gördü o an.
Resûlullah, bahçede “bir ağaç” gördü o an.
Buyurdu: (Bu ağaçtan hurma toplamam için,
Bana, ey İbni Tîhâ müsâde eder misin?)
Bana, ey İbni Tîhâ müsâde eder misin?)
Dedi: (Yâ Resûlallah, canım sana fedâdır.
O, kurumuş bir hâlde duruyor çok zamandır.)
O, kurumuş bir hâlde duruyor çok zamandır.)
O Server, su isteyip birazını içtiler.
Kalanı, o ağacın dibine döktürdüler.
Kalanı, o ağacın dibine döktürdüler.
Ağaç kurumuş iken, meyve verdi bir anda.
Hurmaları toplayıp, yediler o arada.
Hurmaları toplayıp, yediler o arada.
Yine yehûdîlerden, genç birisi vardı ki,
Çok “yakışıklı” olup, güzeldi yüzü dahî.
Çok “yakışıklı” olup, güzeldi yüzü dahî.
İşte bu güzel yüzlü genç kişi, yine bir gün,
Gelmiş oturuyordu meclisinde Resûl’ün.
Gelmiş oturuyordu meclisinde Resûl’ün.
Bir âyeti kerîme gelmişti ki o ara,
O Server okuyordu onu müslümânlara.
O Server okuyordu onu müslümânlara.
Meâlen: (Mü’minlere mükâfât olaraktan,
Hûrîler verilecek Cennete girdiği an.)
Hûrîler verilecek Cennete girdiği an.)
Bu âyeti kerîme, çok te’sîr etti gence.
Resûl’ün huzûruna kalkıp geldi hemence.
Resûl’ün huzûruna kalkıp geldi hemence.
Dedi: (Îmân edersem, bana dahî onlardan,
Bir tâne verilir mi Cennete girdiğim an?)
Bir tâne verilir mi Cennete girdiğim an?)
Resûlullah (Elbette!) buyurunca o gence,
(Sen kefîl olur musun?) diye sordu hemence.
(Sen kefîl olur musun?) diye sordu hemence.
O Server buyurdu ki: (Bir tânesine değil,
Yetmiş tânesine de olurum sana kefil.)
Yetmiş tânesine de olurum sana kefil.)
Genç bu sözü alınca, îmâna geldi hemen.
Lâkin az zaman sonra, vefât etti âniden.
Lâkin az zaman sonra, vefât etti âniden.
Resûlullah, o gencin namâzını kıldılar.
Mübârek elleriyle sonra kabre koydular.
Mübârek elleriyle sonra kabre koydular.
Dışarı, gecikerek çıktığında mezârdan,
Terlemiş ve gömleği yırtılmıştı arkadan.
Terlemiş ve gömleği yırtılmıştı arkadan.
Sebebi sorulunca, buyurdu: (Kabre indim.
Vaktâ ki kendisini yerine tevdî ettim.
Vaktâ ki kendisini yerine tevdî ettim.
O anda “Yetmiş hûrî”, Cennetlerin birinden,
Gelip, gencin başına üşüştüler hep birden.
Gelip, gencin başına üşüştüler hep birden.
Herbiri, daha yakın olmak için o gence,
Kendi aralarında çekiştiler bir nice.
Kendi aralarında çekiştiler bir nice.
Bu yüzden çok izdihâm hâsıl oldu mezârda.
Benim gömleğimi de yırttılar bu arada.)
Benim gömleğimi de yırttılar bu arada.)