ÇOK CÖMERTTİ
“Peygamber-i zîşân”ın bedenleri, hilkaten,
Çiçekten daha güzel kokardı hakîkaten.
Çiçekten daha güzel kokardı hakîkaten.
Elini tutsa idi meselâ birisinin,
Eli, güzel kokardı o gün hep o kişinin.
Eli, güzel kokardı o gün hep o kişinin.
“Enes ibni Mâlik”in hânesinde, o Server,
Bir gün biraz uyuyup, bir miktâr terlediler.
Bir gün biraz uyuyup, bir miktâr terlediler.
Enes hazretlerinin annesi, o terlerden,
Alarak, bir şişeye koyuyordu ki hemen,
Alarak, bir şişeye koyuyordu ki hemen,
Peygamber Efendimiz, uyanıp gördü onu.
Sordu, bu yaptığına sebep ne olduğunu.
Sordu, bu yaptığına sebep ne olduğunu.
O şöyle arz etti ki: (Biz bunları alırız.
Sonra, esans olarak günlerce kullanırız.)
Sonra, esans olarak günlerce kullanırız.)
Peygamber-i zîşân’ın üstün hasletlerinden,
Birisi de, çok cömert olmasıydı esâsen.
Birisi de, çok cömert olmasıydı esâsen.
Bir zaman Medîne’ye, bir “Gayri müslim” geldi.
Resûl-i kibriyâdan bir miktâr mal istedi.
Resûl-i kibriyâdan bir miktâr mal istedi.
Ona, öyle çok koyun vermişti ki o Server,
İki dağ arasını doldurdu o sürüler.
İki dağ arasını doldurdu o sürüler.
Onun bu fevkalâde ihsânını görünce,
Îmân edip, kavmine geri geldi hemence.
Îmân edip, kavmine geri geldi hemence.
Ve şöyle söyledi ki: (Siz de hemen gidiniz.
O ihsân sâhibine siz de îmân ediniz.
O ihsân sâhibine siz de îmân ediniz.
Zîrâ ben, hayâtımda böyle ihsân sâhibi,
Görmedim hiç bir yerde bir cömert o zât gibi.)
Görmedim hiç bir yerde bir cömert o zât gibi.)
Yine “Doksan bin dirhem” kıymetinde çok altın,
Getirdiler önüne bir gün Resûlullah’ın.
Getirdiler önüne bir gün Resûlullah’ın.
Allah’ın Sevgilisi, ayağa kalkıp hemen.
Taksîm etti eshâba onları bekletmeden.
Taksîm etti eshâba onları bekletmeden.
Bitirinceye kadar verdi her istiyene.
Az sonra biri gelip, istedi o da yine.
Az sonra biri gelip, istedi o da yine.
Lâkin hiç kalmamıştı bir şey ona verecek.
Ona, şöyle buyurdu ayrıca üzülerek:
Ona, şöyle buyurdu ayrıca üzülerek:
(Her neye ihtiyâcın var ise ey kardeşim!
Git nâmıma satın al, ben sonradan öderim.)
Git nâmıma satın al, ben sonradan öderim.)
Sahâbeden birisi, buna şâhit olunca,
Şaşırıp, huzûruna gidiverdi doğruca.
Şaşırıp, huzûruna gidiverdi doğruca.
Dedi: (Yâ Resûlallah, gücünün yetmediği,
Şey ile, Allah seni yükümlü eylemedi.)
Şey ile, Allah seni yükümlü eylemedi.)
Fakat pek hoş gelmedi bu söz Resûlullah’a.
O esnâda eshâbdan söz aldı biri daha.
O esnâda eshâbdan söz aldı biri daha.
Dedi: (Yâ Resûlallah, sen yine ihsân eyle.
Korkma, Allah’ın mülkü azalmaz vermek ile.)
Korkma, Allah’ın mülkü azalmaz vermek ile.)
O zaman neş’elenip, buyurdu ki: (Ben zâten,
Böyle ihsân etmekle emrolundum esâsen.)
Böyle ihsân etmekle emrolundum esâsen.)
Enes bin Mâlik der ki: (Peygamber-i ins ve cin,
Hiç bir şey saklamazdı bugünden yârın için.
Hiç bir şey saklamazdı bugünden yârın için.
Her ne zaman eline geçseydi bir şey eğer,
Ânında eshâbına dağıtırdı her sefer.)
Ânında eshâbına dağıtırdı her sefer.)