ÇOCUK DİRİLDİ
Câhiliyye devrinde vardı ki yine biri,
Kendi kız çocuğunu gömmüştü diri diri.
Sonra îmân edince, çok pişmân oldu buna.
Geldi Resûlullah’ın mübârek huzûruna.
Peygamber Efendimiz, onun ile bu kere,
Geldiler kızcağızın gömüldüğü o yere.
Sonra, ona ismiyle hitâb edince, nâgâh,
Cevap geldi o kızdan: (Buyur yâ Resûlallah!)
O Server buyurdu ki: (Ey kızım, annen baban,
Allah’ın lütfu ile ettiler şimdi îmân.
İstersen, senin için ben bir duâ edeyim.
Diril, seni onlara iâde eyliyeyim.)
Kızdan cevap geldi ki: (Hayır, arzû eylemem.
Ben buradan ayrılıp, dünyâya geri gelmem.
Allah’a hamd olsun ki, o dünyâdan kurtuldum.
Ve Rabbimi, onlardan çok merhametli buldum.)
“Osmân bin Huneyf” dahî anlatıyor ki hattâ:
Bir gün, bir “Âmâ” geldi Server-i kâinâta.
Dedi: (Yâ Resûlallah, bana bir duâ edin.
Şu âmâ gözlerimi açsın Rabbil âlemîn.)
Şöyle buyurdular ki ona Fahr-i kâinât:
(Sen şimdi abdest alıp, namâz kıl iki rekât.
Sonra de ki: “Yâ rabbî, Sevgili Habîbinin,
Hürmetine, gözünü açıver bu garîbin.”)
O böyle duâ etti, o Resûl’ün yanında.
Açılıp, görüverdi iki gözü ânında.
Yine “Bedir” cenginde Ensâr’ın gençlerinden,
Hazreti “Muavvez”in kesildi kolu birden.
O da, kesik elini alıp öbür eline,
Geldi hemen acele, Allah’ın Habîbine.
Kesik eli, yerine yerleştirip o Server,
Şifâ bulması için sonra duâ ettiler.
O el derhâl kaynayıp, sapa sağlam oldu hem.
Çünkü duâ etmişti, o gence Fahr-i âlem.
Yine Bedir cenginde, “Hudeyd” adlı mücâhit,
Boynundan öyle yara almıştı ki o vakit,
Nerdeyse başı kopup, düşecekti ki yana.
O hâlde geldi hemen, o Server’in yanına.
Peygamber Efendimiz, tuttu onun başını.
Ve mübârek eliyle sığadı yarasını.
Şifâ bulması için, eyledi sonra duâ.
Başı derhâl kaynayıp, iyileşti o anda.
Yine bir kadının da, yeni çocuğu doğdu.
Lâkin çocuk, doğuştan hiç konuşamıyordu.
Alıp, Resûlullah’a getirdi onu hemen.
Bir miktâr “Su” istedi Resul o sahâbîden.
Ve mübârek ağzına su alarak bir miktâr,
Aynı suyu, o kaba bıraktı yine tekrâr.
Daha sonra çocuğu annesine vererek,
Buyurdu: (Bu su ile, banyo yapsın bu bebek.)
Kadın öyle yapınca, konuştu çocuk o an.
Hattâ daha akıllı oldu akrânlarından.