PUTUN ŞEHÂDETİ
“Peygamber-i zîşân”ın nübüvvetini, bâzan,
Putlar bile konuşup, söylerdi zaman zaman.
Putlar bile konuşup, söylerdi zaman zaman.
Nitekim sahâbeden “Abbâs” adında bir zât,
Yaşadığı vak’ayı anlatır kendi bizzât.
Yaşadığı vak’ayı anlatır kendi bizzât.
Der ki: (Ben, îmân ile henüz şereflenmeden,
Bir yere gidiyordum gâyet ıssız bir yerden.
Bir yere gidiyordum gâyet ıssız bir yerden.
Rastladım çok acâyib, şekilsiz birisine.
Ki, hattâ binmişti bir deve kuşu üstüne.
Ki, hattâ binmişti bir deve kuşu üstüne.
“Cin”lerden olduğunu tahmîn ettim onun ben.
Bir şeyler söylüyordu, hem de bana hitâben.
Bir şeyler söylüyordu, hem de bana hitâben.
Diyordu ki: (Ey Abbâs, son buldu fitne fesat.
Çünkü islâmiyyetin sâhibi geldi bizzât.
Çünkü islâmiyyetin sâhibi geldi bizzât.
Adı Muhammed’dir ki, emîn, doğru sözlüdür.
O, cihâna son gelen Allah’ın Resûlüdür.
O, cihâna son gelen Allah’ın Resûlüdür.
Hemen îmân eyle ki Onun nübüvvetine,
Ölünce, kavuşasın Cennet nîmetlerine.)
Ölünce, kavuşasın Cennet nîmetlerine.)
Bir hayli etkilendim onun bu sözlerinden.
Zîrâ hiç böyle şeyler duymamıştım birinden.
Zîrâ hiç böyle şeyler duymamıştım birinden.
Henüz mü’min değildim ben bunu duyduğumda.
Hattâ bir “Put”um vardı, hep taşırdım boynumda.
Hattâ bir “Put”um vardı, hep taşırdım boynumda.
O putun üzerine elimi koydum hemen.
Ve kurtulmak istedim o cinnî’nin şerrinden.
Ve kurtulmak istedim o cinnî’nin şerrinden.
Lâkin benim put dahî, hemen dile gelerek,
Başladı konuşmaya Resûl’ü methederek.
Başladı konuşmaya Resûl’ü methederek.
Hem de bana hitâben konuşuyordu esas.
Açık bir lisân ile diyordu ki: (Ey Abbâs!
Açık bir lisân ile diyordu ki: (Ey Abbâs!
O cin doğru söylüyor, inan onun sözüne.
Sen de git îmân eyle Allah’ın Resûlüne.)
Sen de git îmân eyle Allah’ın Resûlüne.)
Ben, bunları putumdan dinleyip eve geldim.
Sonra bu hâdiseyi kavmime haber verdim.
Sonra bu hâdiseyi kavmime haber verdim.
“Üç yüz” kişi toplanıp, Mekke’ye geldik hemen.
Îmânla şereflendik hiç vakit geçirmeden.
Îmânla şereflendik hiç vakit geçirmeden.
Bir gün de Resûlullah, bir kabîleye vardı.
Yehûdîler toplanmış, “Tevrât” okuyorlardı.
Yehûdîler toplanmış, “Tevrât” okuyorlardı.
Resûlullah gelince, okumayı kestiler.
(Niçin birden sustunuz?) diye sordu o Server.
(Niçin birden sustunuz?) diye sordu o Server.
Cevap veren olmadı lâkin yehûdîlerden.
Biri, (Ben söyliyeyim) diyerek kalktı hemen.
Biri, (Ben söyliyeyim) diyerek kalktı hemen.
Bu nûr yüzlü ihtiyar, yalnız oturuyordu.
Ve o yehûdîlere hiç de benzemiyordu.
Ve o yehûdîlere hiç de benzemiyordu.
Dedi: (Âhir zamanda gelecek Peygamberin,
Yüksek vasıflarını okurlardı ki demin,
Yüksek vasıflarını okurlardı ki demin,
Siz teşrîf eylediniz buraya tam o anda.
Bunun için kestiler okumayı onlar da.)
Bunun için kestiler okumayı onlar da.)
Buyurdu: (Öyle ise, sen oku onu bizzât.)
O da onu okuyup, dedi ki: (Sensin o zât.)
O da onu okuyup, dedi ki: (Sensin o zât.)
“Şehâdet”i getirip, îmân etti ve hemen,
Teslim etti rûhunu başka şey söylemeden.
Teslim etti rûhunu başka şey söylemeden.