SAĞ EL İLE YE !
Kim “Yalan” konuşsaydı Resûl’e karşı eğer,
Muhakkak cezâsını çekerdi o kimseler.
Nitekim bir hayâsız, o devirlerde bir gün,
Sol elle yemek yerdi huzûrunda Resûl’ün.
Peygamber Efendimiz, o zaman o kimseye,
Buyurdu ki: (Ey kişi, dâimâ sağ elle ye!)
O, yalan söyliyerek, o Resûl’e cevâben,
Dedi: (Yiyemiyorum sağ elimle ama ben.)
Resûlullah, bir daha (Sağ elle ye!) buyurdu.
O, (Mümkün değil) deyip, yine yalan uydurdu.
Peygamber-i zîşân’a yalan söylediğinden,
Artık o, sağ el ile yiyemez oldu birden.
Ve hattâ istese de, yine yiyemiyordu.
Çünkü aslâ sağ eli, ağzına gitmiyordu.
Peygamber Efendimiz, bir kimse için yine,
Eğer duâ etseydi, o gelirdi yerine.
İşte “Ebû Hüreyre“, bu bâbta diyor ki hem:
Îmâna gelmemişti önceleri vâlidem.
Ne kadar uğraştıysam, hiç fayda vermemişti.
Ne yolu denediysem, aslâ kâr etmemişti.
Bâzan yumuşaklıkla, bâzan da sert söyledim.
Olmayınca, son çâre Resûlullah’a geldim.
Dedim: (Yâ Resûlallah, anneme duâ buyur.
Hak teâlâ, kalbine versin hidâyet ve nûr.)
Merhamet buyurarak, el kaldırıp o zaman,
Duâ buyurdular ki, vâlidem etsin îmân.
Ben buna çok sevinip, ayrıldım o Resûl’den.
Büyük bir ümit ile anneme gittim hemen.
Yanına varmak için sabırsızlanıyordum.
“Îmâna geldiğini görür müyüm?” diyordum.
Bunları düşünerek eve vardım böylece.
Kapıyı çaldımsa da, açılmadı hemence.
Gâyet sabırsızlanıp, kapıyı tekrâr çaldım.
Yine açılmayınca, bir hayli meraklandım.
Ben böyle bekliyorken, kapıya geldi annem.
“Şehâdet” söylüyordu açarken kapıyı hem.
Dedi ki: (Biraz önce, otururken şurada,
Kalbim birden değişip, yumuşadı bir anda.
Yâni islâma karşı, bende bir meyil oldu.
Kalbim, Resûlullah’ın muhabbetiyle doldu.
İçimden abdest almak ihtiyâcını duydum.
Sen kapıya vururken, ben abdest alıyordum.)
Ben bunları duyunca, ağladım sevincimden.
Hemen birbirimize sarıldık bu sevinçten.
Resûlullah’a gittim daha sonra ben yalnız.
Dedim: (Elhamdülillah, kabûl oldu duânız.)
Peygamber-i zîşân da, buna çok sevindiler.
(Sonsuz şükürler olsun Rabbimize)dediler.