KURDUN ENDÎŞESİ
Peygamber Efendimiz, bir defin esnâsında,
Hazır bulunuyordu Bakî kabristânında.
O sırada, uzaktan bir “Kurt” geldi koşarak.
Korkuya kapıldılar eshâb telâşlanarak.
Lâkin Resûlullahın, bu hâdise ânında,
Değişiklik olmadı sükûn ve vakarında.
Ve hattâ eshâbına buyurdu ki o zaman:
(Korkmayın, elçiliğe gelir bize o hayvan.)
Hakîkaten kurt gelip, edeb ile yaklaştı.
Ve Peygamberimize derdini şöyle açtı:
Dedi: (Yâ Resûlallah, bu gün vahşî hayvanlar,
Medîne hâricinde bir yerde toplandılar.
Ve beni, elçiliğe gönderdiler ki size,
Emir buyurasınız kendi ümmetinize.
Ki, bize rızk için, bir şey tâyin etsinler.
Vahşî hayvanlar dahî, onlarla yetinsinler.
Biz, o tâyin olunan hayvanları yiyelim.
Daha başkalarına, artık göz dikmeyelim.)
Peygamber Efendimiz, (Ne diyorsunuz?) diye,
Baktılar oradaki mevcûd sahâbîlere.
Teslimiyyet içinde, onlar sükût ettiler.
Bu husûsta bir fikir beyân eylemediler.
Lâkin Peygamberimiz, onlara bakıp tekrâr,
(Sizler de fikrinizi söyleyin) buyurdular.
O zaman bir tânesi, fikrini eyledi arz.
Dedi: (Yâ Resûlallah, zekât, bize oldu farz.
Biz ancak, zekât için hayvan verebiliriz.
Bir hayvan da onlara vermeye yok gücümüz.)
Resûlullah o zaman, kurda dönüp yüzünü,
Buyurdu ki: (Duydun mu eshâbımın sözünü?)
“Kurt” şöyle arz etti ki: (Ama, beni hayvanlar,
Eshâbına değil de, zâtına yolladılar.)
O zaman buyurdu ki: (Diyorum ben de öyle.
Daha başka arzûnuz var ise, onu söyle.)
Kurt şöyle arz etti ki: (Bir arzûmuz daha var.
Şunu demek ister ki size vahşî hayvanlar:
Biz her gün, bir hayvanı parçalar, onu yeriz.
İnsanların hoşuna gitmez bu fiilimiz.
Bunun için, senin ve eshâbının, bizlere,
Bedduâ etmesinden korkudayız bu kere.)
O merhamet deryâsı, Peygamber Efendimiz,
Buyurdu ki: (Korkmayın ve müsterih olun siz.
Çünkü size ulaşan günlük nasîbinizden,
Ötürü, bir bedduâ erişmez size bizden.)
Kurt bunu işitince, dedi: (Elhamdülillah!
Sizin bedduânızdan korudu bizi Allah.
Eğer bedduânıza olsa idik müstehak,
Bütün vahşî hayvanlar, olurduk cümle helâk.)
Müsâde istiyerek sonra Resûlullahtan,
Ayrılıp, sevinç ile uzaklaştı oradan.