Zifiri ormanlarda, karanlık, balta girmemiş ormanlarda, vahşi hayvanların bir araya toplandığı ormanların ortasında bir su vardır. Ona âb-ı hayat derler. Yani, o sudan içen insan hiç ölmez. Nasıl ki Cennet sonsuzdur, Cennetlik olur. Sonsuzluk Cennete mahsustur, o sudan içen Cennetlik olur. Ama yüreğin varsa, yürü. İki adım atar atmaz yılanlar, vahşi hayvanlar paramparça ederler. Ama o suyu içmezsen, Cennete gidemezsin. O su, ancak âb-ı hayattır. İşte kardeşim, bu bizim yolumuzun büyükleri, o suyu alıp getirdiler, bize o suyu veriyorlar. Onun için, bu sudan içenler, Cennetlik olacaklar inşallah. Çünki, biz gidemeyiz, onlar gidip getirdiler. Bu fırsat kaçar mı? Peki nedir o vahşi hayvanlar? Haramlar ve kötü insanlar efendim, buyurdular. Bunların zararının yanında vahşi hayvanlar hiç kalır. Bunlar yol kesici. İşte büyükler, o yol kesiciler arasından, hocaları sayesinde gidiyorlar, o suyu getiriyorlar. Kim bu sudan istiyorsa buyursun gelsin diye ilan ediyorlar. Nasibi olan geliyor, bir damla içiyor, kurtarıyor kendini. Onun için, ne olur bu sudan için. Bu su, Tam İlmihal Se’âdet-i Ebediyyedir. Bu su, Mektûbât-ı şeriftir. Bu su, Kur’ân-ı kerimdir. Bu su, hadis-i şeriflerdir. Bu su, arkadaşlarımızdır.”
Pınardan Damlayanlar – 705
