Hastaneler, hapishaneler sevgilime dokundun diyenlerle doludur. Muhammed aleyhisselam Allahü teala’nın sevgilisidir, kim Allahü tealanın sevdiklerine sataşırsa mahvolur… Peygamber efendimize “aleyhissalatü vesselam” ve vârisleri olan evliyaya ne kadar muhabbet beslersek, onlar bize daha çok muhabbet beslerler. Kim onlara bir adım yaklaşırsa, onlar da bin adım yaklaşırmış.
Büyüklerimizin yolu, okumak ve okutmak idi. Çok okudular ve çok kitap dağıttılar. Dolayısıyla onları seven onların yolunda olmalıdır. Onların yolunda olmak, Ehl-i sünnet itikadını öğrenmek ve öğretmektir. Onlar; arının bin türlü çiçekten toplayıp bal yaptığı gibi, o kitapları hazırlayıp önümüze koydular. Bizim de okumamız ve okuduğumuzu birilerine anlatmamız, yani bu büyüklerin kitablarını başkalarına da vermemiz lazımdır. İlim mutlaka yayılmalıdır. Çünki, imandan sonra ilk emir “Oku” emridir. İlim olmazsa din olmaz. Mü’minin üzerinde iki mühim farz vardır ki, biri; öğrenmek, diğeri; öğretmektir. Eğer ecdadımız bizlere öğretmeselerdi, biz şimdi müslüman değildik. Onlar canlarını, mallarını, kanlarını, her şeylerini bizim müslüman olmamız için harcadılar. Her şeylerini feda ettiler ve elhamdülillah bizim de müslüman olmamızı temin ettiler, sağladılar. Eshab-ı kiram’dan hiçbiri kendi yatağında vefat etmemiş, ihtiyar ve genç, hepsi gurbet diyarında şehit düşmüşler. Osmanlılar at üstünde dünyanın her yerine Ehl-i sünnet itikadını yaydılar. Bizim için uğraştılar. Eğer biz bu hizmeti yapmazsak, bizden sonra gelecek olan nesil, bizden davacı olur. Çünki üzerimizde büyüklerin çok hakkı var. Onlar canla, malla, kanla bizim müslüman olmamız için her şeylerini feda ettiler, bizden de hiçbir şey beklemiyorlar. Bu din; anlatmak dinidir. Ahirette hesap sorarlar, bu kadar sana emek verildi, sen ne yaptın derler.