Peygamberimiz “salllallahü aleyhi vesellem” ümmetine karşı, bir annenin evladına olan merhametinden daha şefkatliymiş, Allahü teala da kullarına karşı anneden, babadan onbin, yüzbin kere daha fazla şefkatli ve merhametlidir. Onların varisleri de böyledir. Evliyaların müminlere olan şefkat ve merhameti, evladlarına olan muhabbetten daha fazladır. Çünkü, onların varlığı ve hayatı; islamiyetin yayılması, dinimizin öğretilmesi, ehl-i sünnetin anlatılmasıdır. Onun için bu yol cennetin yoludur, yeter ki Allahü teala gaflete düşürüp de bizi nefsimizin eline düşürmesin. Bizim en büyük düşmanımız nefsimizdir. Onun için yalnız olmaktansa beraber olmak bin kere daha iyidir. Yalnız kalırsak, ya şeytanla, ya nefsimizle başbaşa kalırız, bu ise çok tehlikelidir. Ama ehl-i sünnet biriyle beraber olursak, bu seadettir.
İslâm âlimleri buyuruyor ki, bir kişi ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını okursa güzeldir. Kitabı birisi okuyup birisi dinlerse, buna sohbet denir ki, her türlü feyz ve bereket oradadır.
Güzel insanlar güzel işler yaparlar. Cenab-ı Hak hadis-i kudside cenab-ı Peygambere “aleyhisselatü vesselam” buyuruyor ki; “Ey Habibim, sana kim gelir de, bana Allah’ı anlat, dinimi anlat diye bir şey sorarsa, artık sen her şeyi unut, ona hizmetçi ol.” Kim olursa olsun, birisi gelip de dini meselede bir şey sorarsa, akan sular durur, orada her şey durur ve orada o hizmet yapılır.
İslam âlimleri buyurdular ki; bugünün en büyük hizmeti, fitneye sebeb olmamaktır.
Allahü tealanın has dinine, ehl-i sünnet olarak hizmet etmek çok büyük bir nimettir. Eğer bu nimetin kıymeti bilinmezse elden gider. Bu nimetin elden gitmemesi için iki şart vardır. Birincisi, herkes tövbe etmelidir. Bu nimet elimizden gitmesin diye günahlarımızı düşünmeliyiz, Rabbimize yalvarmalıyız. İkincisi, bir yerde dine hizmet varsa, orada Rabbimizin rahmeti, merhameti var demektir. Bu da olmazsa, Allahü tealanın rahmeti, merhameti, acıması o yerden kalkar.