Bir ilm yuvasında çok sadık bir kedi varmış. Bir gün bu ilim yuvasında büyük bir kazanda süt kaynatıyorlarmış. Kedi çok huzursuz olmuş. Bir oraya bir buraya koşuyormuş. Sürekli bağırıyormuş ama derdini kimse anlamamış. En sonunda kediyi kimse anlamayınca, kazanın içine atlamış ve kedi ölmüş. Bu süt içilmez diye kazanı indirip sütü dökmüşler.. Bir bakıyorlar ki, içinde ölmüş ve de zehrini kazanın içine akıtmış bir yılan var. Sütü içen ölecek… Kedi, ben buradan ekmek yedim, bu evden çok iyilik gördüm, bunlara zarar gelmesin, bunlar ölmesin ben öleyim diye kendini feda etmiş.. Fedakarlık varsa vefakarlık vardır…
Öyle iki ilaç var ki, bir tanesi ebedi cehennemden kurtarır, bir tanesi de hesapsız cennete götürür. Birinci ilaç, Lâ ilâhe illâllah muhammedün resulullah. Bu kelimeyi tevhidi söyleyen ve inanan cehennemde ebedî olarak yanmaz. İkincisi de, istiğfardır. Buyuruluyor ki; istiğfar her derde devadır, son nefeste imanla gitmeye sebep olur.
Tövbenin iki ana unsuru vardır. Biri hatasını kabul emek, ikincisi de pişman olmaktır.
Büyükler buyuruyor ki, Ben haklıyım diyen herkes ahirette pişman olacaktır. Haklı olduğu halde haksızım diyenlerin cennete gireceğine kefilim buyuruluyor. Haksız olup da haklıyım demek ise büyük felakettir. İki felaket vardır ki; bu kötü huylar kimde varsa çok fenadır. Biri inat, biri de kibirdir. Ben haklıyım demek ve kendini başkasından üstün görmek… Bunlar mü’min olmaya engeldir, son nefeste imansız gitmeye sebeptir..
Dinimiz iki temel üzerine oturmuştur: biri sabır, diğeri şükür.
Namazda Peygamber efendimize (sallallahü aleyhi vesellem) selam veriyoruz. Evliyanın isimlerinin anıldığı yere ruhları geldiği gibi, Peygamberlerin de gelir. Biz O’na selam verdiğimiz zaman Peygamber efendimiz o namaz kılanın önünde tecessüm edip, kim bana selam veren diye o selam vereni hafızasına alır. Vefat ederken de tanır. Kabrde de tanır ve kabre girince bize hoş geldin der… Zaten bu da yeter.
Kabrde hoş geldin denilmesi çok mühimdir, bu söze muhatab olabilecek şekilde yaşamamız lazım, bunun için de her saniyenin kıymetini bilmeliyiz. Niyetimizi düzeltmeliyiz, sevilip-sevilmeyecekleri iyi bilmeliyiz… Ne ektiğimizi ve ne biçeceğimizi iyi hesab etmeliyiz… Akıllı tüccar gibi olmalıyız.