Bir çok insanın hakikati görememesinin sebebi gözüdür. Gözüne inanan, mübarek bir zatın kıyafetine, mesleğine bakarak yanılır, Onu dinlemez ve istifade edemez. Başdaki göze değil, kalbdeki göze tâbi olmak lazımdır, kalbdeki göz, doğruyu-yanlışı ayırır, kimin sevilip kimin sevilmeyeceğini bilir. Hakkı hak, bâtılı bâtıl bilir… Hiç kimsenin mesleğine veya kıyafetine bakarak karar verilmez, işin kaynağına bakılır, naklettiği bilgiyi nerden aldığına bakılır. Bedenin gıdasını iyi seçtiğimiz gibi ruhun gıdasını da iyi seçmeğe mecburuz. Bedene bozuk gıda alan dünyasını yıkar, fakat ruhuna bozuk gıda alan ahiretini mahveder. Pis borudan şifa gelmez. Suyun kaynağı da, geçtiği yolu da temiz olmalıdır. Peygamber efendimize aleyhissalatü vesselam, Ebu Bekrin “radıyallahü anh” gözü ile bakanlarla, ebu cehlin gözü ile bakanlar elbette farklıdır. Eğer insan bu zatlara, bu gözle bakarsa kör olur. Eğer mübarek bir zat diye bakarsa kalb gözü açılır. Eğer Allahü teala bir kuluna hidayet nasip etmişse, ona ehl-i sünnet itikadını vermişse, ona sevgili bir kulunu tanıtmışsa, o, bu gözle olmaz. Bu kalp gözü ile olur. Böyleyse, kalp gözü açılmıştır. Kalp gözü, hakkı bâtıldan ayırmak içindir, uçmak-uçurmak için değildir, bunu iyi anlamak lazım… En zor iş hakkı bâtıldan ayırmaktır. Peygamber efendimizin de duası var, aleyhissalatü vesselam,“Ya rabbi bana hakkı hak, bâtılı bâtıl göster.” buyuruyor. Bir kişi hakka bâtıl diye saldırırsa, bâtıla hak diye sarılırsa mahvolur. Peygamber efendimiz, ümmetim yetmişüç fırkaya ayrılacak, yetmiş ikisi bozulacak ancak biri doğru yolda kalacak buyurmuşlardır. Bu yetmişiki fırka, cehennem ateşine girecektir, itikat bozukluğu olduğu için cehenneme gidecektir. Ateş bu pisliğin temizlenmesi içindir fakat peygamber efendimiz ümmetim dediği için, bunlar daha sonra cennete girecektir. Kimsenin tek başına doğruyu bulması mümkün değildir… Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından satır satır seçilmiş, onbinlerce çiçekten toplanan bal gibi olan Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye gibi kitabları okumalıdır ki, kitab mühim bir arkadaştır, iyi seçmek lazımdır… Ehl-i sünnet âlimlerinin kitablarını bulanlar, bu büyükleri sevmeğe başlar. Dünyada ve ahiretde Onlarla beraber olmak isterler, onlar gibi yaşamak isterler. Dolayısıyla O büyükleri sevenler Onların sevdiklerini de severler, Efendimizin nasıl sevileceğini ve Efendimize nasıl tâbî olunacağını da O büyüklerden öğrenmiş olurlar.
Peygamber efendimiz aleyhissalatü vesselam buyuruyor ki; Nerde ilim varsa orada din vardır, nerde ilim yoksa orada din yoktur.Bu büyüklerin yolu; öğrenmek- öğretmek ve tatbik etmektir.
Peygamber efendimiz aleyhissalatü vesselam buyuruyor ki; Nerde ilim varsa orada din vardır, nerde ilim yoksa orada din yoktur.Bu büyüklerin yolu; öğrenmek- öğretmek ve tatbik etmektir.