İmam-ı Rabbani “kuddise sirruh” hazretlerine geliyorlar soruyorlar, diyorlar ki; Müslümanlar garip, Müslümanlar fakir, Müslümanlar hasta, Müslümanlar üzüntüde, Müslümanlar sıkıntıda, kâfirler ise bir elleri yağda bir elleri balda. Ne olurdu Allahü tealanın çok sevdiği kullar dünyada rahat etselerdi, borçlu olmasalardı, sıkıntıda olmasalardı? İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyorlar ki; Bizim dinimiz gayba iman dinidir. Eğer Allahü teala razı olduğu, sevdiği kullarına bu bahsedilenleri verseydi, sıkıntıda olan kâfirler sırf bu gördüklerine, bu rahata kavuşmak için Müslüman olurdu, kabul ederdi. Bu bir imtihandır. Allahü teala gizlemiştir. Onun imtihanı; kulları sözüne mi yoksa gördüklerine mi iman edecekler. Onun için müminlerin bu sıkıntıları bir hazinedir. Kıymetini bilmek lazım. Çünkü bu haller o kulu Cenab-ı Hakkın çok sevdiğinin alametidir. Çünkü en çok sevdiği kulu olan Cenab-ı Peygamber ‘aleyhissalatü vesselam’ herkesin çektiğinden daha fazla çekti. Onun için, üzüntü çekenler hastalık çekenler, sıkıntıyı çekenler sabretsinler, bunun mükafatı çok fazla olacaktır.
Birgün çok mübarek bir zâtın çok sevdiği bir talebesi, hocasına gelmiş; Hocam, bir sıkıntım var, şeytandan çok şikayetçiyim, kalbime çok vesvese veriyor. Bir dua edin de beni bu sıkıntıdan kurtarın demiş. Hocası da, Allah Allah biraz evvel şeytan buradaydı, o da senden şikayet etti. Biraz sonra senin buraya geleceğini ve onu şikayet edeceğini söyledi. Dedi ki; ” Allahü teala bana cenneti vermedi. Dünyayı bana verdi. Siz bütün sohbetlerinizde diyorsunuz ki; dünyayı sevmeyin, burada fanisiniz, asıl makamınız ahirettir, cennettir. Bu taleben dünyayı düşünüyor. (Olmaması değil) Bu, kalpten dünyayı seviyor. Bunun kalbinden dünyayı sevmesi benim sahama giriyor. Benim sahama girene ben acımam. Çünki ehl-i dünyayı aldatmak, benim mesleğimdir. Ben ehl-i ahiretle uğraşmıyorum. Sen talebene dünyayı kalpten çıkarmasını söyle ” demiş. (Yasak olan dünya sevgisidir, kendisi değil). (Varlığı çok iyi; ama sevgisi fena). Cenab-ı Hak buyuruyor ki; Bütün âzâları sana emanet verdim; ama kalbi kendime ayırdım… Oraya çöp doldurursak olmaz. Hadis-i şerif var, dünya sevgisi her kötülüğün kaynağıdır.
Birgün çok mübarek bir zâtın çok sevdiği bir talebesi, hocasına gelmiş; Hocam, bir sıkıntım var, şeytandan çok şikayetçiyim, kalbime çok vesvese veriyor. Bir dua edin de beni bu sıkıntıdan kurtarın demiş. Hocası da, Allah Allah biraz evvel şeytan buradaydı, o da senden şikayet etti. Biraz sonra senin buraya geleceğini ve onu şikayet edeceğini söyledi. Dedi ki; ” Allahü teala bana cenneti vermedi. Dünyayı bana verdi. Siz bütün sohbetlerinizde diyorsunuz ki; dünyayı sevmeyin, burada fanisiniz, asıl makamınız ahirettir, cennettir. Bu taleben dünyayı düşünüyor. (Olmaması değil) Bu, kalpten dünyayı seviyor. Bunun kalbinden dünyayı sevmesi benim sahama giriyor. Benim sahama girene ben acımam. Çünki ehl-i dünyayı aldatmak, benim mesleğimdir. Ben ehl-i ahiretle uğraşmıyorum. Sen talebene dünyayı kalpten çıkarmasını söyle ” demiş. (Yasak olan dünya sevgisidir, kendisi değil). (Varlığı çok iyi; ama sevgisi fena). Cenab-ı Hak buyuruyor ki; Bütün âzâları sana emanet verdim; ama kalbi kendime ayırdım… Oraya çöp doldurursak olmaz. Hadis-i şerif var, dünya sevgisi her kötülüğün kaynağıdır.