Büyükler buyuruyor ki; Allahü teala bir kuluna iki şeyi vermişse, ona herşeyi vermiştir, tam vermiştir. Onun, bir başka şey istemeye hakkı yoktur. Birincisi Ehl-i sünnet itikadı, ikincisi Allahü tealanın sevgili bir kulunu tanımaktır… O halde, bunun şükrünü de yapmak lazımdır ki elimizden gitmesin.
Îmân ni’metinin şükrünü yapabilmek için, sahip olduğumuz îmân cevherini herkese anlatmak, duyurmak lâzımdır. İnsanlar ebedî ateşde yanmasın düşüncesinde olmak lâzımdır. Emr-i ma’rûf da bu demekdir.
İnsanlar ebedî ateşde yanmasın diye uğraşmak aşkı, Allahü tealanın sevdiği kullarının kalbindeki hususî bir haldir. Kime verilirse çok şükretmesi lazımdır. Elbet, nefsî diyenlerle, ümmetî diyenler bir olmaz.