Enes bin Malik ‘radıyallahü anh’, Ebû Mus’ab hazretleriyle beraber bir yola çıkmışlar. Bakmışlar ki, bir yerde bir kalabalık, toplantı halindeler. Bunlar da ne yapıyorlar, ne konuşuyorlar diye toplantıya katılmışlar. Onların başındaki adam, onlardan birini ikna etmek için veyahut da ona bir şeyler yaptırmak için nasıl yalvarıyor, nasıl dil döküyormuş. Ebû Mus’ab hazretleri, kalk buradan gidelim, demiş. Dışarıya çıkınca, Enes bin Malik hazretleri, ne oldu demiş. Allahtan kork! Bu kadar kul kula yalvarıyor. O kul bir defa Allaha yalvarsaydı, o işi on defa hal ederdi. Bu kadar gaflet niye? Peki efendim, bu gördüğünüzü onlar niye düşünemiyorlar, deyince, buyurmuş ki; Bak Enes, Allahü teala iki tane dünya yarattı. Biri bu dünya, biri ahiret dünyası. Fakat imtihan burada başlıyor. Dünyayı öne, ahireti arkaya aldı. Yani ahiretin önünde bir perde var. O da dünyadır. İşte imtihan burada başlıyor. Her kim bu dünyayı demez de, ahiret kapısından içeriye girerse, o kurtulacaktır. Bunun adına imtihan derler. Peki, nasıl olacak bu? Mübarekler buyurdular ki; Eğer Allahü teala cenab-ı Peygambere ‘aleyhissalatü vesselam’ Kur’an-ı kerim ile, ben bundan razıyım, bundan değilim, ben bunu seviyorum, bunu sevmiyorum, bu haktır, bu batıldır diye öğretmeseydi, O da Eshab-ı kirama öğretmezdi. Eshab-ı kiram da bize öğretemezdi.