Bu dinin iki tane ayağı vardır. Birincisi öğrenmektir, ikincisi de öğretmektir. Eğer bize ecdadımız dinimizi öğretmeselerdi, biz şimdi kim bilir ne olurduk! Eğer onlar canlarıyla, mallarıyla, kanlarıyla, bol fedakârlıklar göstermeselerdi, hiç birimiz İslamiyyeti bilemezdik. Peki bizden sonra gelecek olan nesiller, ecdadımız bir sürü fedakarlık yapıp size bunları öğrettiler, peki sizler bize bunları niçin öğretmediniz derlerse halimiz ne olur? Onun için az da olsa bir şeyler yapmalıyız. Hiçbir hasenâtı geri çevirmemeliyiz.
İmam-ı Rabbani hazretleri “kuddise sirruh” buyuruyorlar ki; Allahü teala bir kuluna iki şeyi vermişse, ona her şeyi vermiştir. Birincisi, Ehl-i sünnet vel cemaat itikadı. İkincisi, ilim öğrendiği kimsenin Allah adamı olması. Allah adamı olmak çok zordur. Padişaha yazdıkları bir başka mektuplarında yine İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyorlar ki; Bütün vaazların, bütün nasihatlerin özü, Allah adamlarıyla beraber olmaktır. Çünki bu dünyada kim ile beraber olunursa, kim sevilirse, ahirette de onunla beraber olunacaktır. Peygamberimiz aleyhissalatü vesselam buyuruyorlar ki; Kişi sevdiği ile beraberdir. El mer’ü mea men ehabbe. Allah korusun, bir Allah düşmanına muhabbet beslersen, onunla beraber olursun. Bir Allah dostuna muhabbet beslersen, onunla beraber Cennette olursun. İnsanlar yanmasın diye uğraşmamız lazım.