Hoşgeldin Huzur Ayı
Yemek yimenin farzları:
● En azından ölmeyecek kadar yimek.
● Yemeğin lezzetini, Allahü teâlâdan bilmek.
● Yediği zaman, doymayı ve içtiği zaman kanmayı, Allahü azîm-üş-şândan bilmek.
● Helâlinden yimek.
● Yemekten aldığı kuvveti, Allaha kullukta kullanmak.
● Eline geçene kanâat etmek.
Başlarken; Allahü teâlâya ibâdet etmek için, kullarına faydalı işler görmek için, dînini, ebedî se’âdet ve huzûr yolunu bütün insanlara yaymak için kuvvet elde etmeye niyet etmelidir.
ŞİRK VE KÜFÜR
Şirk, Allahü teâlâya ortak yapmak, benzetmek demektir. Benzeten kimseye müşrik, denir. Küfrün çeşitleri vardır. Hepsinin en kötüsü, en büyüğü şirktir. Bir şeyin her çeşidini bildirmek için, genelde, bunların en büyüğü söylenir. Bunun için, ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerde bildirilen şirk, her cins küfür demektir. Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki: (Allahü teâlâ, şirki [her çeşit küfrü] asla afv etmez ve şirkten başka olan [büyük küçük bütün] günahları dilerse afv eder). [Nisa 48]
Bir kâfir, bir kelime-i tevhid söylemekle mümin olduğu gibi, bir mümin de, bir söz söylemekle kâfir olur. Küfre düşürücü söz kullananın imanı gider de haberi olmaz. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Öyle bir zaman gelir ki, kişinin imanı gider de haberi olmaz. Hâlbuki ondan, gömleğin çıktığı gibi, iman çıkmış olur.) [Deylemî]
Küfre düşenin bütün ibâdetlerinin sevapları yok olur, tövbe ederse, geri gelmez, ayrıca, nikahını da yenilemesi gerekir. Tövbe etmek için, yalnız Kelime-i şehâdet söylemeleri kâfî değildir. Küfre sebep olan o şeyden de tövbe etmeleri lâzımdır. Küfre düştüğü şeyleri bilmiyorsa, bilip bilmediğim bütün küfür söz ve işlerden tövbe ettim demesi kâfidir. Küfre düşüren söz ve işleri bilerek bunlardan sakınmalı ve küfre düşmekten korunmak için sabah-akşam (Allahümme innî eûzü bike min en üşrike bike şey’en ve ene a’lemü ve estağfirüke limâ lâ a’lemü inneke, ente allâmülguyûb) duâsını okumalıdır!
Hikmetler
Fatih Sultan Mehmet dönemi sadrazamlarından Mahmut Paşa, tarihimizin ünlü cömert ve hayırseverleri arasındadır. Her vesileyle yoksullara yardım etmekten zevk alan Mahmut Paşa, Ramazan ayı geldiğinde kesenin ağzını büsbütün açardı. Hele, konağında verdiği iftar ziyafetleri dillere destandı. Buradaki ziyafetin, başka zengin evlerinde rastlanmayan bir özelliği olduğu için…
Onun sofrasında oruç açanlar, diş kirasına ilâveten her akşam, mutlaka ikram edilen nohutlu pilavın gelmesini dört gözle beklerlerdi. Dişlerine takılma ihtimali olan sert bir sahte nohut yakalama ümidiyle… Çünkü Paşa, kazanlarda pilav pişirilirken, içine nohut biçimi verilmiş altınlar da attırırdı.İşte bu olay, hâlâ hemen herkesin bildiği ve kullandığı bir atasözümüzün doğmasına sebep olmuştur: “Kısmetinde olan, kaşığında çıkar.”
İmsak: 04.38 İftar: 19.49