Hoşgeldin Huzur Ayı
(Sahîh-i Buhârî)deki bir hadîs-i şerîfde buyuruldu ki: (Bir kimse, Ramezân ayında oruc tutmağı farz bilir, vazîfe bilir ve orucun sevâbını, Allahü teâlâdan beklerse, geçmiş günâhları afv olur). Demek ki, orucun Allahın emri olduğuna inanmak ve sevâb beklemek lâzımdır. Günün uzun olmasından ve oruc tutmak güç olmasından şikâyet etmemek şartdır. Günün uzun olmasını, oruc tutmayanlar arasında güçlükle oruc tutmasını fırsat ve ganîmet bilmelidir.
Ramazan orucunu bozup, yalnız kaza gerektiren şeyler şunlardır:
2- Astım spreyi kullanmak,
3- Zorla bozdurulmak,
4- Burna sıvı ilâç koymak,
5- Burna kolonya çekmek, [Koklamak bozmaz.]
6- Mukimken oruca başlayıp, sefere çıkınca yiyip içmek,
7- Ud ağacının, amberle tütsülenip dumanının çekilmesi,
8- Başkasının içtiği sigara dumanını isteyerek çekmek,
9- Kulağın içine ilâç damlatmak, kulağı ilaçlı suyla yıkamak,
10- Derideki açık yaraya konan sıvı ilâcın sindirim yoluna girmesi,
11- Vücuda ilaç şırınga etmek,
– devamı var –
Osmanlılar zamanında Ramazan günlerinde tebdil-i kıyâfet ile, pek çok zengin, hiç tanımadıkları mıntıkalardaki bakkal, manav dükkânlarına gider, onlardan Zimem Defteri’ni (veresiye defteri) çıkarmalarını isterlerdi. Baştan, sondan ve ortadan rast gele sahifelerin toplamını yaptırıp, miktarını ödedikten sonra; “Bu borçları silin! Allah kabul etsin!” der, kendilerini tanıtmadan çeker giderlerdi. Borcu ödenen, borcunu ödeyenin kim olduğunu; borcu sildiren, borçtan kimi kurtardığını bilmezdi…
Gizli verilen nâfile sadakanın, açıktan verilen nâfile sadakadan yetmiş kat dahâ sevâp olduğunu bilen zevât, yardımlarını mümkün olduğunca gizliden yapmaya gayret ederdi. Ecdadımız sağ ile verdiğini, sol elinden bile gizler, yaptıkları iyilikleri unutur giderlerdi.
İmsak: 04.52 İftar: 19.42
Not: