Bir defasında Eshâb-ı kirâm’dan Ebüdderdâ hazretlerinin (radıyallahü anh) evine bir zât uğradı. Ona; eğer burada kalacaksan sana bir yer hazırlayayım, yolcu isen, geçip gideceksen sana azık hazırlayayım dedi. O zât; yolcuyum, gideceğim dedi.
Ebüdderdâ hazretleri; öyle ise sana en güzel azığı hazırlayayım, bundan daha kıymetli azık olsa idi onu sana verirdim dedi. Sonra şöyle devam etti: “Bir gün Resûlullahın (aleyhisselâm) huzûruna gitmiştim. Dedim ki, yâ Resûlallah (aleyhisselâm) zenginler dünyâyı da ahireti de kazandılar, onlar hem namaz kılıyor hem oruç tutuyorlar, hem sadaka verebiliyorlar. Fakat biz fakîr olduğumuz için sadaka veremiyoruz. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (aleyhisselâm) şöyle buyurdu: “Sana bir şey söyleyeyim mi? Sen onu yapınca kavuştuğun şeye ancak onu yapanlar kavuşabilirler. Yapmayanlardan hiçbiri ona yetişemezler. Her namazdan sonra otuzüç kere tesbih (subhanallah), otuzüç kere tahmid (elhamdülillah), otuzüç kere tekbir (Allahü ekber) getir.”