Alî Semerkandî “rahmetullahi aleyh” hazretleri bir gün rüyâsında, Peygamber efendimizin “aleyhissalatü vesselam” kerîmeleri Fâtımâ vâlidemizi gördü. Rüyâda; “Yâ Ali! Resûlullah’ın huzûruna git. Seni mânevî evlatlığa kabûl buyuracak!” dedi. Ali Semerkandî uyanınca, hemen Resûlullah’ın mübârek huzûruna koştu. Mübârek kabrinin karşısına geçip, diz üzerinde edeble oturdu. Başını önüne eğerek, murâkabe hâlinde beklemeye başladı. Bir müddet sonra Ravda-i mutahheradan Resûlullah efendimizin; “Buyur yâ Ali! Seni mânevî evlâdım olarak kabûl ettim. Kıyâmete kadar bu mûcizem bâkî kalsın. Yâ Ali! Öyle bir beldeye git ki, fakirlikleri sebebiyle beni ziyâret edemeyen ümmetim, seni ziyâret etsinler. Sen benim evlâdım olduğun için, sana yapılan ziyâreti bana yapılmış gibi kabûl ederim.” mübârek sözlerini işitti. Bu sözleri, büyük bir zevk ile dinleyen Ali Semerkandî hazretleri, sevincinden ağladı ve cenâb-ı Hakk’ın verdiği bu nîmetten dolayı şükür secdesi yaptı. Anadolu’ya gitmesi gerektiğini anladı ve hemen harekete geçti.