Sevgili Peygamberimiz buyuruyorlar ki; “Bir genç bir yaşlıya yaşından dolayı hürmet ederse onun yaşına varınca Allahü teala da ona, gençleri hürmet ettirir “
Dünyanın neresinde olursa olsun, Müslümanlara yardım etmelidir Amerika’daki, Afrika’daki Müslümanlara da yardım etmelidir. Bütün Müslümanlar bir ailenin fertleri hatta bir vücut gibidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki; “Birbirine karşı muhabbet ve merhamette müminler bir vücut gibidir. Vücudun bir yeri rahatsız olunca bütün vücut rahatsız, uykusuz kalıp onun tedavisiyle meşgul olduğu gibi, Müslümanlar da birbirlerine yardıma koşmalıdır.” Bu bakımdan, dünyanın öteki ucundaki bir Müslümanın derdi bizim derdimiz demektir, ona yardım etmek gerekir.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki;
Müslümanların dertleriyle ilgilenmeyen onlardan değildir.
Yiyecek, giyecek ve başka ihtiyaçları için Müslümanlara yardım, hem vazifedir, hem de çok sevaptır.
Bir Müslümanın sıkıntı ve kederini giderini veya bir mazluma yardım edeni Allahü teala affeder.
Bir din kardeşinin ihtiyacını gideren, ömür boyu Allahü tealaya ibadet etmiş gibi sevap kazanır.
Kim bir mümini bir münafığın eziyetinden korursa Allahü teala da onu Cehennem ateşinden korur.
Allah indinde en kıymetli amel; mümini sevindirmek, sıkıntısını gidermek, borcunu ödemek veya karnını doyurmaktır.
Din kardeşini savunan Müslümanı Allahü teala Cehennem ateşinden korur.
Din kardeşinin aleyhinde konuşulurken, onu müdafaaya gücü yeterken, bunu yapmayanı Allahü teala dünya ve ahirette zelil eder.
Kur’an-ı kerim’de mealen buyuruluyor ki; ”Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe iyilik ve hayra nail olamazsınız. Ne infak ederseniz Allahü teala onu hakkıyla bilir ve mükafatını verir. ” İnfaktan maksat, zekat diyenler oldu. Sevdiğiniz maldan zekat vermedikçe saadete eremez, Cennete giremezsiniz, cimrilikten ve mal sevgisinden temizlenmiş olmazsınız dediler. İnfak edilen her şeyi Allahü teala bilir, dünyada hakkını verir, ahirette de sevabını ve derecesini arttırır. Ömer bin Abdülaziz hazretleri yüklerle şeker alıp sadaka olarak dağıtırdı. Dediler ki; niçin parasını değil de şeker alıp sadaka veriyorsun ? Buyurdu ki; bu şeker bana paradan daha kıymetlidir. Şekeri çok severim. Âyet-i kerime nazil olunca, hazret-i Ömer en iyi cariyesini azat etmişti. Oğlu hazret-i Abdullah da en iyi cariyesini azat etmişti. Kendisine dediler ki, kıymetli cariyeyi niçin bıraktın? Buyurdu ki; bu âyeti işitince bıraktım. Kişi, sevdiğini vermeyince sevdiğini elde edemez. Harun Reşid’in zevcesi Zübeyde, otuzbin altın harc etmiş, bir Mushaf yazdırmıştı. Tamamlanıp da kendisine getirdikleri vakit, bu ayet-i kerimeyi okuyunca, hemen mushafı kapayıp; alın bunu salih bir Müslümana hediye edin. Şu anda bu mushaftan daha çok sevdiğim bir şey yoktur dedi. Âyet-i kerime nazil olunca Ebu Talha hazretleri en sevdiği malı olan bir bahçeyi Allah yolunda tasadduk etti. Zeyd bin Harise hazretleri de, seyl adındaki atını tasadduk etti. Hasan-ı Basri hazretleri; “Bir kimse, sevdiği bir tek hurmayı bile Allah rızası için tasadduk ederse, bu âyetteki iyilik ve hayra mazhar olmuş olur ” buyurdu.
Yazının tamamının ses dosyasını dinlemek için lütfen tıklayınız efendim…