Büyükler buyurdular ki;

Âlim mi olmak istiyorsun? Oku Tam İlmihâli. Eğer anlayabilirsen, helal olsun, gel konuşalım. Bugün Ubeydullah abi; onu yazmak insan ömrüne sığmaz, diyor. Doğru. Ama o büyükler dilerse, zaman durur, uzar. Ve bu Tam İlmihâl yüzlerce, binlerce Ehl-i sünnet âliminin buyurduklarının, yüzbinlerce çiçekten toplanan bal gibi hazır lokmadır. En iyi Arabi bilsen, en iyi Fârisi bilsen, nereden bunları bir araya getireceksin de bu özeti hazırlayabileceksin? O halde, bu ilacı kullanmayan hastalıktan ölürse, suç kimin olur? İlim, kullanmak içindir. Silahlanmış bir insan, ormana gidip de vahşi hayvanların saldırısına uğrarsa, ne yapması lazım? Silahını kullanması lazım. Silahını kullanmaz ve onu da parçalarlarsa, suç kimindir? Demek ki, insan da ilmiyle amel etmezse ve o yüzden de âhirette sıkıntıya girerse, kabahat kimdedir? Hani kör görmezse, güneşin suçu ne? Çok büyük bir vebal altındayız. Çünki kapalı, öğrenmediğimiz bir şey kalmadı. Bunlar çok çok tekrarlandı; ama sıra uygulamaya gelince, seksen tane bahane, bin türlü kendi yorumumuz, biraz yolumuzu kesiyor.
 

Günün Videosu
 

Büyükler buyurdular ki;

Beyazıd-ı Bistami hazretleri birgün gidiyormuş, bir talebesi de arkasından nereye basıyorsa, tam onun bastığı yerlere basıyormuş. Tabii mübarek farkında, arkasını dönmüş, ne yapıyorsun, demiş. Efendim, sizin izinizi takip ediyorum. Efendim, bir parça rıdanızdan kesip verseniz de, ben de yanımda taşısam. Bana faydası çok olur, demiş. Bak, dinle. Sana bir parça cübbemden değil de, bütün derimi yüzseler sana geçirseler, sen adam olmazsın. Çünki iz takip etmek, bastığım yerlere basmakla olmaz. Sen beni dinlemediğin müddetçe, ne yaparsan yap, faydası olmaz. Sen evvela benim dediklerimi yapmaya uğraş. Dediklerimi yap, ondan sonra, demiş. Birgün gene Beyazid-i Bistami hazretleri giderken, bir taş görmüş. Taşın üzerinde, bu taşın arkasını çevirin, onu okuyun yazıyormuş. Taşın arkasını çevirmiş, şu yazılıymış: Bildiğinle amel etmiyorsun, yeni bilgiyi niye istiyorsun? Sen evvela bildiklerini uygulamaya çalış. Mübarek Hocamız 'kuddise sirruh' buyurdular ki; Tam İlmihâl Se'âdet-i Ebediyye'yi okuyan, âlim olur. Eğer içindekileri de yaparsa, evliya olur. Seadetin anahtarını verdim sana, Sen varırsın belki biz varamadıksa da.
 

Günün Videosu

Büyükler buyurdular ki;

Karlı, fırtınalı bir pazar gününde sabahleyin kahvaltı yaptık, efendim giyinin, Kitapevine gideceğiz, buyurdular. Günlerden pazar, ortalık kar, bembeyaz. Hayırdır inşaallah, dedim. Hayır efendim. Hizmetlere kim geliyor, ona bakacağım. Mücahid arkadaşlarımızı göreceğim, buyurdular. Telefon edeceğim, yanımda mübarek Hocamız var, ayrılamıyorum. Peki efendim dedim ama, ya kapalıysa diye yüreğim küt küt atıyor. Kitapevine gittik, elhamdülillah kapı açık, içeride bir arkadaşımız temizlik yapıyor, bir tanesi de yarın için paketleri tanzim ediyor. Geldiler bir gördüler, ne sevindiler. Aferin, birisi gelip de kapıdan dönmesin efendim, vebal altında kalırız. Bu dükkan her zaman açık kalacak, buyurdular. Netice: Onları rızası üç yerdedir. Birincisi, kitapları okumak. İkincisi, onları dağıtmak ve okutmak. Üçüncüsü de, Kitapevine uğramak. Onların kalbi orada. Mübarek Hocamız buyurdular ki; Benimle çok görüşmek isteyenler var. Onlara söyleyin kardeşim, beni arayan, kitaplarımın satırları arasında bulsun.
 

Günün Videosu