Huzurpınarı ailesinin muhterem üyelerinin Cum’a gününü tebrik eder, müstecâb dualarınızı istirham ederiz efendim.
Allahü tealaya emanet olunuz efendim
ali zeki osmanağaoğlu
Bâzı hatıralar vardır ki, kalblere nakşeder.
O hatıraları hatırlamak, Cennet hayatı yaşamak gibidir…
…………
-geçen haftanın devamı-
Yalova’da mescid hatıralarından ….
Enver abim buyurdular ki;
Mübârekler buyurdular ki; Büyüklerden feyz almanın alameti, dar’ül gururu arkaya bırakmak, dar’ül sürûru öne almakdır. Dar’ül gurur demek, aldatıcı olan bu dünyâyı arkaya atmak, dar’ül sürûr olan Cenneti, Allah sevgisini öne koymak.
Mübarekler, yazdıkları eserler ile, milletin zahiri gözünü değil, kalb gözünü açmak için uğraşıyorlar, yani Allah dedirtmek için uğraşıyorlar. Onların körelen, kapanan kalp gözlerini açmağa uğraşıyorlar ki, cehennemde yanmaktan kurtarıyorlar.
Bir gün Mübareklere dedim ki, ahirette sizi sevenler bir dakika boş bırakmayacaklar, bunlara siz nasıl cevab vereceksiniz dedim. Efendim, Ben onun kolayını buldum, Efendi hazretlerinin arkasına saklanacağım, aradığınız Ben değilim, bu, Efendi hazretlerinin bereketidir diyeceğim, buyurdular. Şu tevazuya bakın; eğer Efendi hazretleri İstanbul’a gelmeseydi, bu kadar sıkıntı çekmeseydi, bizi kurtarmasaydı, ne siz olurdunuz ne ben, buyurdular. Kardeşim bütün bu hizmetlere sebeb, sizin kurtulmanıza sebeb şudur; Bir gün Efendi hazretleri buyurdu ki; Beni dinleyen rahat eder, ama dinleyen yok, sen beni dinlersin buyurdular. İşte Efendi hazretlerinin sen laf dinlersin müjdesine siz de biz de kavuştuk.
Mübâreklere dedim ki; “Ne zaman bir karar vermek, ne zaman bir yere çıkmak icâb etse, Elhamdülillah sizi hatırlamadan hiçbir işe başlamadık, biz aradan çekiliyoruz”, dedim. “Tabi efendim o Büyükler öyledir buyurdular”.
Mübârekler buyurdular ki; dünyanın herhangi bir yerinde, Allahü teâlâ’nın dinini doğru bilen ve doğru öğreten herhangi bir Zât-ı Mübârek bulunsa, bunu da bir Müslüman işitse, varını yoğunu satıp, yol parası yapıp yollara düşmesi ve O Zât’a talebe olması lâzım. Bu farzdır, dinini öğrenecek çünki…
Mübârekler buyurdular ki; Enver’e yapılan duâların hepsi, bütün Abilere de yapılmış demekdir.
Ahirette en büyük cezayı milletin önüne düşenler çekecek. Onun için yanlış iş yapmamak lazım. Mübarekler 25 sene evvel buyurdular ki, öyle yaşayın ki sizin yüzünüzden hiç kimse cehenneme gitmesin. Eğer bir kişi sizin yüzünüzden cehenneme giderse sizi de götürür.
Bir Abi; duâ et de kâlb gözüm açılsın dedi. Dedim ki; sen Mübârekleri, kitâbları, hangi gözle gördün. Bu göz görseydi hekes görürdü. Sen Amerika’dan görebiliyorsun.
İmâm-ı Rabbâni Hazretleri Mektubat’da, sâdıklarla beraber olun, buyuruyor. Bu hem âyet-i kerime’dir. Bunun için de kitâb okumak lâzım. Mübârekler; beni arayan, İlmihâl’in satırları arasında bulsun, buyurdular.
Mübârekler buyurdular ki; bu dünyâda, insanın serveti acizlikdir. Çünki, göze hâkimiyeti yokdur, kâlbe hâkimiyeti yokdur, dış şartlara hâkimiyeti yokdur,… O halde insan nedir, hiçdir. Her an Cenâb-Hâk’kın varlığına muhtaçdır. O halde neyimiz vardır. Var dediklerimiz bizi ölümden kurtarabilir mi? Binânealeyh, insanın bu dünyâda serveti, acizliğini idrâk etmesidir.
Enver abim bizim başımızda hem abimiz, hem babamız, hem hocamız hem rehberimiz, yol göstericimiz, herşeyimizdi.
Hava gibi, ekmek, su gibi her zaman ihtiyaç duyulan bir insandı.
Hayat onunla güzeldi.
Fî emanillah.