Enver abim buyurdular ki;
İmam-ı Rabbani hazretleri bundan dörtyüz-beşyüz sene evvel buyuruyorlar ki; Dünya bid’atlerle karardı, sünnetler ateş böceği gibi uçuşuyor. Allah rahmet eylesin, cenab-ı Hak şefaatlerine nail eylesin, mübarek Hocamız da ‘kuddise sirruh’ buyurdular ki; Kardeşim, bu bahsedilen, bid’at karanlığıdır. İmam-ı Rabbani hazretleri şimdi gelse; küfrün karanlığını görür, zulmeti görür, inkarın karanlığını görür. İşte, mü’min nurdur, Ehl-i sünnet itikadı, ışıktır, nurdur. Bir yaz günü Fatih’teki evdeyiz, balkonda oturuyoruz. Kırmızı bir şezlong vardı, Mübarekler şezlongda oturuyorlardı, ben de yanlarındaydım. Yatsı namazından sonraydı, biraz sonra çay gelecekdi. Allah rahmet eylesin, mübarek Hocamız buyurdular ki; Gökyüzüne bakın efendim, ne görüyorsunuz? Efendim, yıldızlar var, dedim. Öyle efendim. Nasıl biz buradan gökyüzünü siyah görüyorsak, göktekiler de dünyayı böyle siyah görür, buyurdular. Yansıdığı için aydınlık görünüyor; yoksa yansımasa, biz bile siyah görürüz. Dünya, gökyüzünden siyah gözükür. Nasıl biz buradan gökyüzüne baktığımız zaman yıldızları görüyoruz, gökteki melekler de dünyaya bakıyorlar, her mü’minin kalbindeki nuru, bizim yıldızları gördüğümüz gibi görüyorlar. Mesela, şu anda iki tane yan yana görüyorlar, buyurdular. Şimdi buradakileri saysak, sabahı buluruz. Melekler şimdi burada bir yıldız kümesi görüyorlar.
ali zeki osmanağaoğlu