Kendisine ve başkalarına merhamet edene, acıyana, herkes merhametle muamele eder ve böylece o kimse Allahü tealanın rahmetine, merhametine kavuşur.
İnsanlara ve bütün canlılara karşı şefkatli, merhametli olabilmek için, insanın önce kendisine merhamet etmesi, acıması lazımdır. Bu ise, Allahü tealanın emir ve yasaklarını öğrenmek, doğru bir imana sahip olmak ve öğrendikleri ile amel etmekle mümkün olur. İnsanın kendisine merhamet etmesi, acıması demek, kendini sonsuz olan Cehennem ateşinden koruması demektir. Kendisine merhamet etmeyen, acımayan yani Cehennem ateşinden koruyamayan bir kimse, başkalarına hiç acımaz ve onları koruyamaz. Zaten kalbinde imanı olmayanın, merhamet, acıma duygusu da olmaz. İmandan mahrum olan bir kimse, sadece nefsinin istekleri peşinde koşar. Nefsinin istekleri için her türlü kötülüğü, eline fırsat geçince rahatlıkla yapar. Bunun için, dinimizi doğru olarak öğrenmemiz, öğrendiklerimize uygun olarak yaşamamız, Resulullah efendimizin ve Onun yolunda olan âlim ve evliyanın ahlakı ile hallenmemiz, ahlâklanmamız lazımdır. Bunu yapmazsak, sonsuz felaketten kurtulmamız mümkün değildir. Kendisine acımayana, hiç kimse acımaz. Kendisine ve başkalarına merhamet edene, acıyana da, herkes merhametle muamele eder ve böylece o kimse Allahü tealanın rahmetine, merhametine kavuşur.
Resûlullah efendimiz merhametli olduğu gibi, Eshâb-ı kiramın hepsi de, bütün mahlûkata karşı merhametliydiler. Hatta gayrimüslimlere karşı bile çok merhametliydiler. Hazret-i Ömer halife iken, kapı kapı dolaşıp dilencilik yapan yaşlı bir Hıristiyan kadınını görür. Niçin dilendiğini sorduğunda kadıncağız;
-Çalışacak durumda değilim, bakacak kimsem de yoktur, cevabını verir. Bunun üzerine hazret-i Ömer;
-Biz senin gençliğinde, senden vergi aldık. Yaşlandığında da sana bakmak mecburiyetindeyiz. Senin bu hâline göz yumamayız, der ve;
-Bu kadına geçimine yetecek kadar maaş bağlansın, emrini verir.
Eshab-ı kiramdan Ammar bin Yâser hazretleri;
“Kim ki, üç şeyi kendinde toplarsa kâmil îmâna sahip olmuş olur. Bunlar: 1-Darlık zamanında yedirip içirmek. 2-Kimseye zarar vermemek. 3-Herkese karşı insaflı, merhametli olmak” buyurmuşlardır.
Netice olarak, insanlara merhamet etmek demek, onların âhıretlerini kurtarmaya çalışmak ve Cehennem ateşinden korumak demektir. Dünyâ işlerinde yardım etmek ise, âhıretlerine yardım yanında hiç kalır. Hadîs-i şerîfte buyurulduğu gibi:
(Ümmetimin sâlihleri çok namaz kılmakla ve çok oruç tutmakla Cennete girmezler. Bilâkis, kalblerinin temizliği, rûhlarının cömertliği ve bütün Müslümanlara olan merhametlerinden dolayı, Allahü teâlânın merhametine mazhar olurlar ve bu sebepten Cennete girerler.)